Published
6 saat agoon
By
admin
Bir litre atık yağın bir milyon litre içme suyunu kirletebildiğini biliyor musunuz? Mutfakta kullanılan bitkisel ve hayvansal yağlar pişirme işleminin ardından “atık” haline geldikten sonra, büyük bir çevre sorununa dönüşebiliyor. Lavaboya dökülen birkaç kaşık yağ toprağın ve suyun doğal dengesini fark ettirmeden bozabiliyor. Zamanla da ekosistemin kalbinde telafisi güç hasarlara sebep oluyor.
Peki, atık yağlar nasıl bu kadar büyük zararlara yol açabiliyor? Uzun vadede ekosistemi nasıl etkiliyor? En önemlisi de bu atık yağları geri dönüşüm zincirine dahil etmek mümkün mü? Merak edilenlere İTÜ Sürdürülebilirlik Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Börte Köse Mutlu’yla yanıt aradık.
Lavaboya dökülen atık yağlar kanalizasyon sistemine karışıyor. Lavabolarımızdan akan tüm sular binalarımızdan ilerleyerek, sokaklarımıza ulaşıyor ve tüm şehrin yer altında bir ağ sisteminde bir araya geliyor.
İTÜ Sürdürülebilirlik Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Börte Köse Mutlu
“Kullanılmış bitkisel ve hayvansal yağlar doğrudan çevreye bırakıldığında ciddi sorunlara yol açıyor. Toprağa döküldüklerinde toprağın hava almasını engelleyerek bitki örtüsünü bozuyor ve mikroorganizmaların yaşamını olumsuz etkiliyor” diye sözlerine başlayan Doç. Dr. Mutlu, su kirliliği konusuna parantez açarak şöyle devam ediyor:
“Atık yağları daha çok suya atıyoruz. Buradaki doğrudan ve dolaylı etkileri daha mühim… Suya döküldüğünde yüzeyi kaplıyor. Evde su ile yağı bir bardakta karıştırdığımızda yağ üstte bir tabaka oluşturur. İşte aynı şekilde atık yağlar göllere ve denizlere ulaştığında suyun yüzeyinde ince bir tabaka oluşturarak oksijen transferini engelliyor. Göllere ve denizlere ulaştığında suyun yüzeyinde bir tabaka oluşturarak oksijen transferini engelliyor. Suyun altındakiler hava alamaz oluyor. Bu da tüm su canlılarının yaşamını tehdit ediyor.”
Nasıl oluyor da lavaboya “hiçbir şey olmaz” düşüncesiyle dökülen bir parça yağ, su kaynaklarını ve doğayı bu denli kirletiyor? Soruyu, “Lavaboya dökülen atık yağlar kanalizasyon sistemine karışıyor. Lavabolarımızdan akan tüm sular binalarımızdan ilerleyerek, sokaklarımıza ulaşıyor ve tüm şehrin yer altında bir ağ sisteminde bir araya geliyor. Herkesin evinin lavabosundan dökülen yağlar, tüm şehrin yağı olarak el ele tutuşarak şehrin merkezi atık su arıtma tesisine ulaşıyor” diye yanıtlıyor Doç. Dr. Mutlu.
Türkiye’de atık yağların toplanması konusunda Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından yürürlüğe konmuş mevzuatlar bulunuyor. Lisanslı firmalar aracılığıyla toplama yapılıyor.
Atık yağların arıtma tesislerinde tam olarak ayrıştırılamadan akarsulara, göllere ve denizlere ulaşma ihtimalinin de olduğunu da belirten Doç. Dr. Mutlu, bu noktada “su ayak izi” kavramına dikkat çekiyor:
“Bir litre atık yağın bir milyon litre içme suyunu kirletebildiği biliniyor. Burada ‘su ayak izi’ terimi devreye giriyor. Bir su ayak izi uzmanı olarak söylemek isterim ki, olay sadece doğrudan harcadığımız su değil, kalitesini de etkilediğimiz sular. Her bir damla kirlenen su, litrelerce gri su ayak izi veya sanal su hacmi ile temsil edilir. Kısaca şu şekilde anlatabiliriz; kirlettiğimiz, yağladığımız bir damla su, litrelerce su tüketimine eş değer.”
Uzun vadede atık yağların neden olduğu su ve toprak kirliliği, biyolojik çeşitliliğin azalmasına yol açıyor. Yağlar hem kara hem su ekosistemini mahvediyor. Balıkların, kuşların ve diğer tüm canlıların yaşam döngülerini alt üst ediyor.
Atık yağların çevreye zarar vermemesi için yapılması gereken tek şey, lavaboya dökmek yerine uygun kaplarda biriktirmek ve bunları toplayan firmalara teslim etmek. Bu konuda Türkiye’de yapılan çalışmaları Doç. Dr. Mutlu’dan öğreniyoruz:
“Türkiye’de atık yağların toplanması konusunda Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından yürürlüğe konmuş mevzuatlar bulunuyor. Lisanslı firmalar aracılığıyla toplama yapılıyor. Uygulamalar oldukça düzgün ilerlemekle beraber bir hususun altını çizmekte fayda var… Restoranlar ve sanayi kuruluşları nispeten daha düzenli şekilde atık yağlarını teslim ederken, hane halkı seviyesinde bu konuda ciddi bir bilinç eksikliği söz konusu. Pek çok kişi, atık yağı lavaboya dökmenin zararlarını bilmiyor veya geri dönüşüm imkanlarından haberdar değil. Dolayısıyla bu noktada bilinçlendirme kampanyaları ve yerel yönetimlerin aktif rol üstlenmesi büyük önem taşıyor.”
“Geri dönüşüm” son yıllarda bilincine çok daha fazla vardığımız bir kavram. Neyse ki bitkisel atık yağlar da geri dönüşebilen maddeler arasında yer alıyor. Tabii her atıkta olduğu gibi dönüştürme işlemi aşamalar halinde yapılıyor. Önce atık yağlar evlerden, restoranlardan, sanayiden özel konteynerlerle toplanıyor. Yağ içindeki su ve katı atıklar ayrıştırılıyor. “Transesterifikasyon” denilen kimyasal bir işlemle biyodizele dönüştürülüyor. Son olarak elde edilen ürün saflaştırılarak enerji ve temizlik gibi farklı alanlarda kullanılmak üzere depolanıyor.
Atık bitkisel yağlar geri dönüştürüldüğü zaman yakıt olarak da kullanılabiliyor. Doç. Dr. Mutlu, atık bitkisel yağlardan elde edilen biyodizelin, motorin yerine kullanılabilen çevre dostu bir yakıt olduğunu ifade ederek, “Bu biyoyakıtlar, karbondioksit emisyonlarını fosil yakıtlara göre önemli ölçüde azaltıyor. Ayrıca bazı enerji santrallerinde doğrudan yakıt olarak da kullanılabiliyor” şeklinde konuşuyor.
Enerji üretimi açısından bakıldığında bunun hem çevresel hem de ekonomik olarak değerli olduğunun altını çizen Doç. Dr. Mutlu sözlerini, “Atık bir malzemenin yeniden kullanılmasıyla kaynak verimliliği sağlanıyor. Bu bakımdan kullanımı konusunda farkındalıklar ve teşvikler artırılmalı” vurgusuyla tamamlıyor.
İSKİ’ye çevre kirliliği nedeniyle 3 milyon lira ceza
Müsailajla mücadelede atık su arıtma tesisleri tek tek denetleniyor
Rize’den ocak-nisan döneminde çay ihracatı 5,5 milyon doları aştı
Arıcılara geçen yıl 984,6 milyon lira destekleme ödemesi yapıldı
ABB, 140 milyon bardağın hesabını verecek
Diyarbakır’da 7 milyon 543 bin kök kenevir ve skunk ele geçirildi